Engin Güvenç, E&E Group 

2015 yılında annemizi beyin tümöründen kaybetmiş olmamız mı, yoksa zamanı mı gelmişti bilemiyorum ama ‘beyin ve sinir sistemi nasıl çalışır’, ‘bizi nasıl şekillendirir’ gibi konuları hızla öğrenme ihtiyacı hayatımda yepyeni bir dönemin başlangıcı oldu. Yaşanan zorlu deneyimler/gelişmeler sonucu hayatın beni getirdiği noktada bambaşka bir dünya anlayışındayım desem yalan olmaz. Takiben alınan profesyonel koçluk eğitimleri ve verilen koçluklar ile de değişimi deneyimlemeye başlayınca hakikaten sis bulutu aralandı.

Toplam ağırlığı 1,5 kiloyu geçmeyen bu organımızın düşünce ve düşlerimiz, anılarımız ve deneyimlerimizi barındırdığını duymak biraz tuhaf geliyor. Sayısal değerler veya beynin tıbbi işleyiş kısmı bu yazının konusu değil, ancak beynimizdeki trilyonlarca hücrenin ve aslında iki yaşına kadar 100 trilyona ulaşan snapsleri (beyindeki hücresel bağlantılar ) okumak oldukça heyecan verici ve neredeyse ilahi.

Bir birey olarak beynimiz iki yaşına kadar azami snaps kapasitesine ulaşıyor ancak sonra bu kapasitenin %50 sini kaybediyor. Özellikle kullanılan snapsler başarı göstererek kalıyor, kullanılmayanlar yok oluyor. Bizi biz yapan ve karakterimizi şekillendiren bu sürec yaşam boyu devam ediyor. Benim aslında kısaca değinmek istediğim tam da bu nokta. İnsan yaratılışı itibari ile değişime uyum sağlayabilen bir canlı. Diğer canlılardan farklı olarak yarı kodlanmış olarak doğuyoruz. Ağırlıklı olarak yaşamsal fonksiyonları içeren bu kodlanmanın diğer kısmında deneyimlerle öğrendiklerimiz geliyor. Böylece beynimiz bizlerin doğduğumuz ortama ve/veya farklı ortamlara hızla uyumlanmamıza imkan sağlıyor. Hatta daha da ileri giderek türümüzün diğer türler ve sistemler üzerinde hakimiyet kurması da böylece mümkün hale geliyor.

Oldukça basit bir çıkarımla diyebiliriz ki; çocuklarımız için iki yaşına kadar olan süre ciddi önemli. Çocukluğumuzda içinde olduğumuz ortam bizi biçimlendirdiğine göre; ileride dünyayı şekillendirecek neslin daha güzel bir dünyada yaşamasını sağlamak görevi yine bize düşüyor gibi. Öğrenme sürecindeki çocuklarımızı insan, hayvan, doğa sevgisi, bilim, yaratıcılık ve daha birçok pozitif değerle besleyebilmek, bu alanda ilerleyebilmeleri için koçluk modeli ile yaklaşmak kritik bir ödev olmalı. Böylece yeni neslin ileride ‘yaratıcı ve sürdürülebilir çözümleri’ kendi hayatlarında ve içinde bulundukları kurumlarda uygulayabilecek birer Pozitif Değişim Lideri olmalarını sağlamak bizlerin en önemli görevi. Çocuklarımıza beşeri bilgileri aktarırken, sevgi ihtiyaçlarını da karşılamak ruhen ve dünyevi sonuçlar anlamında dünyanın geleceğine pozitif etki yaparak, Sürdürülebilir bir dünya yaratmamızı sağlayacaktır :) Sevgiyle kalın.